Bizim ülkemizin kanun değişikliğine değil, Zihniyet değişikliğine ihtiyacı vardır. Çünkü; Ötekini yok ettiğimizde, ötekine göre tanımladığımız kendimizi de yok edeceğimizi bilmemiz gerekir.
28 şubat'ta Ankara DGM Başsavcısı olarak görev yapan bir savcı, kamuoyunda çok tartışılan soruşturmaları yürüttü. Bu Başsavcı, o dönemde kapatılan Refah Partisi'nin milletvekilleri Ahmet Tekdal, Şevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan ve İbrahim Halil Çelik hakkında, 'anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs' gerekçesiyle ‘idam’ istemişti.
Olur mu öyle şey! Demiştik. İfade özgürlüğü ve onun bir parçası olan Basın Özgürlüğünü kısıtlayamazsınız, Fikirlerinden ve bu fikirlerin söylemlerinden dolayı kimseyi İdamla yargılayamazsınız, kimsenin farklı olma hakkını elinden alamazsınız. Kendinizi bize ‘doğru’ diye dayatamazsınız, demiştik.
O dönemde Siviller, militarize edilmeye çalışılıyordu. Ülkedeki bir çok aydın ve gazeteci sanki Kışladan yeni çıkmış Askerler gibi konuşuyordu.
Ülkemizde 2000 li yılların ortalarından sonra tam tersi bir durum ortaya çıkmaya başladı. Bu seferde Militerlerin , sivilize edilmeye çalışıldığı bir dönem çıktı karşımıza, soyut ve ucuz darbe karşıtı söylemler gelişti.Ergenekon, Bavulcu davası(Balyoz), Poyrazköy vb davaları ile yüzlerce Asker ve sivil kişi idam’ ın yerine getirilen Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis cezaları ile yargılanmaya başlandı.
Ülkede 10 yıldan daha az bir sürede ortaya çıkan ve toplumdaki her bireyimizi derinden sarsan bu düşünce farklılığı insanlarımızın dengesini bozdu. Vatandaş seçmek zorunda bırakıldı. İnsanımız; ideoloji merkezli, sınıf merkezli, din merkezli, grup merkezli, parti merkezli, iktidar merkezli, muhalefet merkezli, cemaat merkezli, devlet merkezli düşüncelerin ve söylemlerin altında ezilmeye başladı.
Düşünsel bu kuşatma altındaki vatandaşlar birbirlerini ötekileştirerek Birbirlerini; bizden/onlardan, aydınlık/karanlık, sağcı/solcu, laik/anti-laik, yurtsever/vatan haini, Cumhuriyetçi/ikinci Cumhuriyetçi, Çağdaş/yobaz, Atatürkçü/Atatürk düşmanı, Kürt/Türk, darbeci/demokrat, aydınlık/karanlık gibi kategorik zıtlaşmalara soktu.
Bizim Milletimizin ve Devletimizin tarihi gelişimi bu sorunu ortadan kaldırabilecek geleneğe ve hoşgörüye sahiptir. Yasaklayıcı yerine Tartışmacı, Kapalı yerine açık, Otoriter yerine Demokratik bir siyasi anlayış ile Çoğulculuğu kabul ederek ve ötekine saygı göstererek seçim arifesinde bu gerginliği ortadan kaldırabiliriz. Herkesi sağduyulu olmaya çağırıyoruz.