Kayseri de yaşanan üvey anne vahşetinden sonra üzerinde konuşulan ve ısrarla durulması gereken bir konu çocuk hakları ve mağdur çocuklardır. Toplumun geleceği ve dahi emanetçileri olacak çocuklarımızın en iyi şekilde yetişmesi, haklarının korunması, sağlıklı birer birey olarak toplumda yerlerini alması için başta devlete ve ailelere düşen sorumlulukların yerine getirilmesi şarttır.
Anayasamızın 41. maddesine göre;Her çocuk korunma ve bakımdan yararlanma hakkına sahiptir ve Devlet her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirler alır. Yine Anayasanın 61. maddesi korunmaya muhtaç çocuklar için alınacak tedbirler bakımından devletin pozitif yükümlülüğünü getirmiştir. Açıkça Anayasal hak olarak düzenlenmiş olan bu hak çerçevesinde çocuklarımızın bedensel, zihinsel, sosyal, ahlaksal ve duygusal gelişimi ile ilgili her türlü önlemin alınması amaçlanmıştır. Devletin altına imza atarak yine pozitif yükümlülük altına girdiği uluslar arası hukuki mevzuat olan Çocuk Hakları sözleşmesinde devletin çocuğu anne babasının veya çocuğun bakımından sorumlu kişilerin her türlü kötü davranışından koruması gerektiği üzerinde durulmuştur. Bununla birlikte ailelerin çocuk gelişimi ve psikolojisi konusunda bilinçlendirilmesi amaçlanan hedeflerin başında gelmektedir. Buna paralel olarak Medeni Kanunumuzda da çocukların gelişimi ve korunmasıyla ilintili anne babaya düşen yükümlülüklere yer verilmiştir. Teorik olarak ortaya konulan yasa hükümleri ve bu çerçevede oluşturulan ulusal ve uluslararası mevzuatlar yapılması gerekenleri açıkça ortaya koymakla birlikte, pratikte aile ve bireylerdeki bilinç eksikliği ortaya konulan hedeflere ulaşma açısından ne yazık ki yetersiz kalmaktadır.
Kayseri deki üvey anne tuvalet eğitimi adı altında çocuğu istismar etmiş ve organlarının hasarlanmasına yol açmıştır. Eğitim diye adlandırılan şey işkencedir ve hiçbir olay çocuğa karşı şiddeti meşru kılmaz. Çocuğa karşı şiddetin ve çocuk ölümlerinin bu denli artmasının altında çocuğun değerinin henüz yeterince anlaşılmaması yatmaktadır. Yeni bir çocuk yolda iken doğmuş olanların sağlığına gerekli özenin gösterilmemesi, ölen çocuğun ardından bir yenisi gelir düşüncesi ile hareket edilmesi ya da boşanan anne baba arasında kalmış çocukların çoğu zaman hayatlarına engel olduğu düşüncesi ne yazıkki onları toplum önünde değersizleştirmekte ve ötekileştirmekte, bu şekilde şiddet olaylarını arttırarak yaşanan faciaları kamuoyu önüne sermektedir.
İnsanların doğuştan sahip oldukları temel hak ve özgürlükler çerçevesinde çocuk haklarının da insan haklarının bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Bu bakımdan sadece anne babaların değil çocuklarında sahip olduğu hak ve özgürlükler kendilerine öğretilmeli, bu bilinçle yetiştirilmeli ve eğitilmelidirler. Zira çocuklarında kendilerine karşı işlenen suçlara engel olabilmeleri için sahip oldukları hak ve özgürlükleri bilmeleri gerekmektedir. Çocukları saygı ve sevgi içinde bilinçli ve sağduyulu şekilde yetiştirmenin topluma sağlıklı birer birey olarak kazandırmanın önemi, onların toplumun değerli bir parçası olduğu ve geleceğimizi şekillendirecekleri unutulmamalıdır.
Av. Derya ASLAN