8 Mart 1857 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri New York kentinde 40 bin işçi kadın cinsiyet ayrımcılığına son verilmesi amacıyla yapmış olduğu grev sonrasında fabrikaya kilitlenmiş ve çıkan yangın sonucunda polisin koymuş olduğu barikatlar nedeniyle 129’u kaçamayarak alevler içinde can vermiştir.Tekstil fabrikasında ölen bu kadınların anısına 8 mart kadınlara ithaf edilmiş, tüm dünyada kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin bir simgesi haline gelmiştir.
Her yıl 8 mart kadınlara yapılan haksızlıklar anlatılarak,çözümler tartışılarak,sloganlar atılarak,yürüyüşler yapılarak anılıyor.Yaşanan olumsuzluklar ve toplum olarak herkesin ne yapması gerektiği biliniyor ve fakat somut sonuçlar ortaya konulamıyor.İstisnasız herkes şiddeti kınıyor,yaşanan olaylara tepki gösteriyor,sosyal medya bağlantılı propaganda yapıyor,yeni kayıpların olmamasına niyet ediyor ancak kadınların cephesinde her gün yeni kayıplar veriliyor.Maalesef devlet ve toplum önlemi değil sonucu odak noktası haline getirmiştir.Öyle ki, kadınlara yönelik her türlü şiddetin,istismarın,ayrımcılığın önlenmesi amacıyla köklü tedbirler almak yerine,onların kendilerini korumaları için tavsiyeler veriliyor,nutuklar atılıyor.Kadının yaşam hakkını elinde tutabilmesi için yapması gerekenler,şiddete ve kısıtlamalara maruz kaldığında başvurabileceği kurumlar ve faillerine verilecek cezalar tartışılıyor.Bilinç ve farkındalık yükselmesine rağmen yaşanan olaylar değişmiyor.Zira yalnızca ortaya çıkan sonuçla ilgilenip sorunların kaynağını görmekten uzaklaşıyoruz.Mücadelede ki ilk hedef aileden başlayarak çözümler üreterek,gerçekçi samimi ve kararlı politikalar uygulamak olmalıdır.Suç sonrası yürütülen yargılama süreci ve verilecek cezalar kadar önemli olan devletin koruma,önleme ve destekleme yükümlülüğüdür.Önleme ve koruma konusundaki eksiklikler muhakeme safhasındaki haksız tahrik ve takdiri indirim nedenleri ile birleşince kadınlar adına yapılacak her türlü mücadele sonuçsuz kalıyor.Tüm bu indirimler kadına karşı şiddeti körükleyerek devamına neden olmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki kriter olan haksızlık; ailelere özgü geneleklere değil hukuk düzenine aykırılık olmalıdır.Bu bakış açısıyla failin kadına yönelik her türlü davranışının olağan karşılanması doğru değildir.Toplum, vicdanını zedeleyen bu uygulamalar nedeniyle şiddetin nedenini kadında aranmakta,bunu hak edip etmediğine dair tartışmalarda bulunmaktadır.Bu durum suçun mağduru kadınları daha da öte bir konuma sürüklemektedir.Bununla ilgili toplumu bilinçlendirici ve kadına karşı ayrımcı söylemlerden uzak kapsamlı bir yasal düzenlemenin yanı sıra hukukun kamu vicdanını rahatlatacak şekilde tam anlamıyla uygulanması gerektiği açıktır.
Kadına Yönelik her türlü ayrımcılığın önlenmesi için ivedi ve radikal bir takım önlemlerin alınması gerekliliğini yeniliyoruz. Ancak bu önlemlerden kastımız sadece kağıt üzerinde kalan mevzuat değişiklikleri gibi sığ bir beklenti olmayıp yasaklara işlerlik kazandıracak olan toplum eğitimi ve bunun sonucunda da oluşacak toplum bilincidir.
Biz, kızlı erkekli okumayı tahrik sayan, kadın erkek eşitliğini reddeden, kadınların sokağa çıkmasını edepsizlik sayan, dini yanlış yorumlayıp birde bunu siyasete alet eden, kadını eve kapatan, eğitim ve gelişimini engelleyen zihniyetlerin değişmediği sürece kadına yönelik her türlü ayrımcılığın önüne geçileceğine inanmıyoruz.
Kadını eve kapatarak hiçbir erkeği namuslu hale getiremezsiniz. Bu zihniyetlerden uzaklaşılarak kadın üzerinden yapılan tartışmalardan, kadın üzerinden yapılan siyasi rant arayışından artık vazgeçilmelidir. Kamu gücünü elinde bulunduranların kadınlar ve hakları üzerinden suni gündem yaratmaları suça eğimli kimselere cesaret vermekten başka bir şey değildir.
Kadınlarımızın istismar edilmediği ve emeklerinin görmezden gelinmediği gerçek eşitlik ve özgürlükçü bir toplum idealinde ve her daim mücadele içinde olmak herkesin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi ile mümkün kılınabilir.Bu açıdan devlet ve birey olarak bilinçli ve sağduyu hareket etmeli,toplumun mihenk taşı kadınlarımızın geleceğimiz olduğu unutulmamalıdır.
Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kalktığı, özgürlüklerin kısıtlanmadığı, eşitliğin mutlak olduğu, barış ve huzur içerisinde olan bir Türkiye umuduyla tüm kadınların dünya kadınlar gününü kutlar, kadın haklarımızın temeli olan Laik Cumhuriyetimize, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ e ve onun ilkelerine olan bağlılığımızı yineleriz.
Av. Yasemin ÖĞÜT Av. Emine DENİZ Av. Derya ASLAN
Kadın Hak. Kom. Bşk. Kadın Hak. Kom. Bşk. Yrd. Kadın Hak. Kom. Üyesi