DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ
Kadınların eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği mücadelenin tarihi olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü aslında kadınlarımız için ümitlerin ve dileklerin tazelendiği gündür.Bu kutlu günü her ne kadar şiddet ve istismar mağduru kadınlarımızın gölgesinde kalarak geçirsek de bu anlamda mücadele etmek kadınları eksik ve yetersiz gören zihniyetlerle savaşmak toplum olarak hepimizin görevidir.
Kökleri tarih boyunca ataerkil kültürle yeniden üretilen kadına yönelik şiddet, istismar ve her türlü ayrımcılığın bir sorun olarak algılanması ve çözüm üretilmeye çalışılması oldukça yakın tarihlerde gündeme gelmiştir. Kadınlara karşı yasalarda ve yaşamda var olan tüm ayrımcılıkların kaldırılması amacıyla hazırlanan ve Birleşmiş Milletlerde 1979 yılında kabul edilen Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinde (CEDAW) yaşamın her alanındaki kadın sorunu ele alındığı halde, çoğunlukla ayrımcılıktan söz edilmiş fakat kadına yönelik şiddet konusunda açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Kadına karşı olumsuz ayrımcılık ve onun aracı olan şiddet ve istismar bir insan hakkı ihlali olmasına karşın çağlar boyunca, hatta modern dünyada bile uzunca bir süre fark edilmemiştir. Kadına yönelik şiddet, dünya ve ülkemizde, kentli-köylü; eğitimli-eğitimsiz; varsıl-yoksul; genç- yaşlı; ev kadını- çalışan kadın farkı olmaksızın kadınların büyük çoğunluğunun yaşadıkları ortak sorundur. Tüm bu eylemler buna muhatap olan kadının yanı sıra ve toplumun tüm ferdini giderek bir kısır döngü halinde huzursuz, mutsuz ve güçsüz kılmaktadır. Maalesef ki yapılan tüm ulusal ve uluslararası çalışmalara rağmen sorunların kaynağını görmekten uzak olmak ve toplumdaki bilinç eksikliği bu çalışmaların hedefine ulaşmasına izin vermemektedir. Ancak toplumun bu anlamda duyarlılığının artırılması ve zihniyet dönüşümünün sağlanması ile olumlu ve etkili adımlar atılması mümkündür. Gerçekçi, insancıl, samimi politikalar ve kadına karşı ayrımcı söylemlerden uzak kapsamlı bir yasal düzenlemelerin varlığı yanında hukukun kamu vicdanını rahatlatacak şekilde tam anlamıyla uygulanması gerektiği de açıktır.
Unutulmamalıdır ki haksızlıklar karşısında sessiz kalmak başarısızlık ve yenilginin öyküsüdür. Dik duruş ve daimi mücadele ise kişiyi özgürleştirir. Sahip olduğumuz haklar bizlere onurlu bir yaşam için borçlu olunan şeylerdir. İnsanlığın var oluşundan bu yana uygarlığın gelişmesindeki en büyük görevi üstlenmiş olan emekçi kadınlarımızın değerinin ve toplumdaki öneminin hiç unutulmaması adına herkes bu mücadelenin bir parçası haline gelmelidir. Kadınları toprağa bağlı bir toplumun göklere yükselemeyeceği aşikârdır. Kadının olduğu her yerde başarının, azmin ve gücün olduğu inancıyla tüm emekçi kadınların kadınlar günü kutlu olsun.
Av. DERYA ASLAN