ÇANKIRI BAROSU BAŞKANLIĞI
25 KASIM KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI
MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ
BASIN AÇIKLAMASI
KADIN KURTULUŞ MÜCADELESİ
‘Toplumsal kalkınma kadın erkek birlikte gerçekleştirebilirler. Kadınları geri bırakan toplum geri kalmaya mahkûmdur…
Kadınların kamusal yaşam da yer almaları çok önemlidir’
Mustafa Kemal Atatürk
Ağustos 1928
‘…Bir ülkenin tam ve eksiksiz kalkınmasını, dünyada refahın ve barışın elde edilmesinin, kadınların erkeklerle eşit koşullarda her alanda azami katkılarını gerektirdiğine…’
BM Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi
18 Aralık 1979
Her toplumda olduğu gibi kadının Türk toplumunda da önemli bir yeri vardır. Kadın anne olarak aile ve toplum arasında bir köprü vazifesi görür. Ama kadın annelik dışında da sosyal hayatta önemli bir pozisyona sahiptir. Kadın başarılı bir çalışan, yöneten ve üretendir.
Tarihsel gelişim içinde toplumda kadının varlığı da, sosyal hayattaki rolü de değişim göstermiştir. Tarihte ilk kez Tanzimat’la birlikte başlayan özgürleşme ve eğitim talepleriyle birlikte sorunlarına çözüm üretmek için kamuoyu oluşturma istemi gündeme geldi. Akabinde Meşrutiyet döneminde birçok kadın derneği kurulmuştur. Giderek sosyal yaşamda daha çok yer almaya başlayan kadınlar, iş hayatında ilk olarak 1897 yılında devlet memuru olarak çalışmaya başladı. Bunun ardından bir yıl sonra kadınlar, tüccar ve esnaf olarak iş hayatına girmişlerdir. Bu şekilde zamanla kadınlar sosyal yaşamın her alanında kendilerini göstermişler ve kanıtlamışlardır ki kadın başladığı her işte tam anlamıyla başarı yakalamıştır.
Kadınlara Karşı Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi(CEDAW) 1. md. Si ‘Kadınlara Karşı Ayırım’ deyimini; kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer alanlarda ki insan haklarının ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayırım, dışlama veya sınırlama anlamına gelecektir şeklinde tanımlamaktadır. Bu doğrultudan bakılacak olursa kadın haklarından söz ederken öncelikle eşitlik kavramını çok iyi bilmeliyiz. Her türlü fiziksel ve ruhsal başkalıkların dışında olarak insan olmak anlamında kadın ve erkek eşittir.CEDAW’a taraf olan devletler Birleşmiş Milletler Yasasının temel insan haklarına, insan onur ve değerine ve erkeklerle kadınların eşit haklara sahip olmaları gerektiğine inancı yeniden onayladıklarını belirtmişlerdir. Taraf devletler, ülkenin siyasal ve kamusal yaşamda, kadınlara karşı ayırımı önlemek için tüm önlemleri alacaklar ve özellikle kadınlara erkeklerle eşit şartlarda hak sağlayacaklardır(CEDAW Md.7).
Anayasamızda da eşitlik ilkesi 10.md de düzenlenmiştir. Buna göre ‘Herkes dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür’.
Medeni Kanunumuzda da kadın erkek eşitliği esastır. Örneğin kanun koyucu evlilik birliğinin kurulmasını; konut seçimi, birliği yönetme ve giderlere katılama şeklinde sınıflandırıp; eşler oturacakları konutu birlikte seçerler, evlilik birliğini eşler beraberce yönetirler, eşler birliğin giderlerinde güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar şeklinde düzenlemiştir(M.K md.186)
Ailenin Korunması Hakkında ki Kanunumuzda da şiddet gören aile bireyi için bazı özel önlemler alınmasını içermektedir. Örneğin şiddet uygulayan aile bireyinin evden uzaklaştırılması, şiddet uygulayan kişinin aile bireylerini iletişim vasıtalarıyla rahatsız etmesinin önlenmesi… vb. koruma tedbirleri vardır. Bu tedbirlerin uygulanmaması halinde 3 aydan 6 aya kadar hapis cezası öngörülmüştür.
Tüm insan hakları gibi, kadın hakları da eğitim ve gelişim düzeyi arttıkça yeni bir aydınlığa doğru adım atıyor. Toplum hayatını düzenleyen yasalarda gelişen şartlara uyumlu olarak değişim gösteriyor. Ama yinede yaşayarak görülen eksiklikler içinde sesimizi birilerine duyurmalıyız ki kanunlarımız buna göre düzenlensin, haklarımız korunsun. Bu ancak yaşadıklarımızı bilinir kılmakla mümkün. Biz kadınlar güçlerimizi birleştirirsek her zorluğun üstesinden geliriz.
Kadının toplumda ki terine baktığımızda önümüze çok farklı pencereler açılır. Toplumun her kesiminde kadın başka başka rollere bürünmüştür. Şehir hayatında kadın okuyandır, okutandır, yönetendir, çalışandır, ev hanımıdır… Köy hayatında kadın tarlada çalışandır, traktör kullanandır, süt sağandır… Her yaşam tarzında da ortak olan kadın annedir. En büyük görevi de anne olarak üstlenmiştir kadın. Atatürk’ünde dediği gibi ‘zaman ilerledikçe, medeniyet dev adımlarla yürüdükçe, hayatın, asrın bugünkü gerçeklerine göre evlat yetiştirmenin güçlüklerini biliyoruz… Bugünün anaları için gerekli özellikleri taşıyan evlatlar yetiştirmek… pek çok özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız daha çok aydın, daha çok feyizli daha fazla bilgili olmaya mecburlardır.’
Sosyal hayatın esası olan kadın kendini çok iyi yetiştirmeli, ayakları yere sağlam basmalı, erdem sahibi olmalıdır ki toplumun başka kesimlerinde ki kadınlarında sesi, yol göstericisi, kurtarıcısı olsun. Biz kadınlar kendi içimizde kenetlenip, örgütlenerek birbirimize destek olarak ancak bir yere varabiliriz. Kadınlar sahip oldukları hakları çok iyi bilmelidir. Neden mi?
ÇÜNKÜ:
-Dünya kadınlarının 3’te 1’i hayatlarında en az bir kez evde şiddete maruz kalıyor. Bu şiddetin kaynağı genellikle eş veya sevgili oluyor.
-Dünyada kadınlar çalıştıkları işlerde sözlü veya fiziksel tacize maruz kalıyor.
-Kadına uygulanan şiddet sadece gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerin değil tüm dünyanın sorunu.
-Özellikle Türkiye’ de şiddete uğrayan kadınların büyük bölümü, ne türlü haklara sahip olduklarını, kurumsal mekanizmaları nasıl kullanacaklarını bilmiyorlar.
Geçmişten günümüze girdiği her işte başarıyı yakalamış kadınların toplumda hala ezilmesi ve şiddete maruz kalması aslında kabul edilemeyecek olan bir gerçek. Bunu tersine çevirmek, kadınlarımızı bilinçlendirmek için omuz omuza vermeliyiz. Bu doğrultuda gerçekleştirilen kampanyalara destek olmalı, düzenlenen eğitim programlarını katılmalıyız.
Kadınlarımız daha çok çalışıp, üretip kendilerini yeni iş sahası yaratabilirler. Bu sabır, kendine güven, azim, karalılık, kıvrak zekâ ve iyi bir ahlakla olabilecek bir şey. Bütün bu erdemler biz kadınların hamurunda var zaten. Tek yapmamız gereken bunları keşfedip ortaya çıkarmak.
Kadınlar toplumun hangi kesiminden olursa olsun saygı görmeye layıktır.
Kadınların örgütlenmesi, birlikte bir şey yapabilmesi yani bir bütün olunabilmesi için öncelikle herkesin kendi yaşadığı şehirden başlaması gerekir.
Çankırı da kadınlarımızın sosyal hayatta oldukça önde olduğu görülmektedir. Birçok meslek dalında çalışan bayanlar işlerinin yanı sıra düzenlenen sosyal faaliyetlere, eğitim programlarına katılmakta ve destek olmaktadır.
Çankırılı kadınlar olarak sadece evde ya da tarlada çalışarak ya da sadece mesleğimizin gereklerini yerine getirerek topluma faydalı olamayız. Hep beraber bir şeyler yapmalı sesimizi duyurmalı bütün kadınlara örnek olmalı ve onlara yol açmalıyız.
Şehrimizde hala yüzlerce kadın farlı sebeplerden şiddet görmekte, iş yerinde tacize uğramaktadır. Şiddetin adı yok. Fiziksel ya da sözlü olsun aynı boyutta kişiye zarar verir. İnsan ruhunda tamiri zor yaralar açar. Şiddet gören kadınlar kocasından korktuğu ve kendi ailesinden de destek alamadığı için de boşanamamaktadır. Birçoğu yaşadığı tramvayı atlatamayıp intihar etmektedir. Kadınlarımız için oluşturulmuş birçok yardım kuruluşu, sığınma evi mevcut. Bir avukat ihtiyaç duyduğunuzda ekonomik olarak güçsüz iseniz, yaşadığınız ile bağlı Baronun Adli Yardım Kurullarına başvurarak kimliğinizi, İkametgâh belgenizi, barodan alınıp doldurulacak olan mali durum araştırma formu ve muhtardan alacağınız fakirlik beldesini sunarak ücretsiz avukat atanmasını talep edebilirsiniz.
Yasalar hepimiz için var. Onlardan yararlanmak hepimizin hakkı. Önemli olan yasaları doğru kullanabilmek o yaslar ışığında hakkımızı doğru arayabilmek.
Şiddete göz yumup yaşamaktansa şiddete karşı savaş vermeliyiz. Yaşadığımız hayatı bütün kadınlar için yaşanabilir kılmalıyız. Yasları sadece bilmek yetmez ancak onarlı kullanarak hakkımızı arayabiliriz.
Hiçbir kadın kendisine yapılan haksızlığa boyun eğmek zorunda değildir. Ve hiçbir kadın yalnız değildir.
Çankırı Barosu Kadın Hakları
Komisyonu Başkanı
Av.BUKET UYSAL